Parmak Gökyüzünü Gösterdiğinde
Hayatın sana sunduğu tepside olur da tatlı bulamazsan;
Kan şekerin düşmemişse dahi,
Tepsinin altına da bakmalısın.
Belki bir başkasının çiğnenmiş sakızını bulur da
Söylenememiş sözlerinin ağız kokusundan kurtulmayı denersin, sakızı tepsiden söküp.
Hiç tadı kalmamışsa da
Bağışıklığını başkasının bakterisiyle güçlendirirsin.
Ne dersin?
Hayatının altı üstünün hakkından geliyor mu?
Sana kurabiye ikram eden,
Ağzındaki sakız' biliyor mu?
Hayatın bana sunduğu tepside kına vardı.
Kınaya da alerjim.
Altına baktım sakız yok, yapıştırılmamış.
Tepsiyi uzatanın elini tuttum,
Ve doğrudan onu yedim.
Onun, cenazesine de gittim.
Sırf cenazelerde rahatça bağdaş kurulamıyor diye.
Ya da bacak bacak üstüne atılamıyor.
Gittim.
Ne kahve ikram edildi ne lokum.
Zaten böyle ikramlara tümden tokum.
Dedim ki:
''Bu soluduğum,
Senin kokun...
Kınayı bile bastırdı.''
Zaten bundan azına yokum
Cenazeden çıktım, anladım;
Birisi tavanı seyrederken,
Ya tavana ya da o birisine bakabiliyoruz.
Ne gördüğümüzden bahsetmiyorum bile.
Hele ki bildiklerin,
Bilemediklerinden azsa.
Tavanla tavan da bir değil.
Çünkü parmak gökyüzünü gösterdiğinde,
Yalnız aşıksak parmağın sahibine bakıyoruz.
Onun dışında
Biz de gökyüzüne.
Yorumlar
Yorum Gönder