Yaş Anlamlı Sözcükler

Dil, yalnızca bir iletişim aracı değil, aynı zamanda insanın dünyayı nasıl algıladığını ve deneyimlediğini belirleyen bir canlıdır. 

Kelimeler ve dil yapıları, düşüncelerimizin sınırlarını çizer ve bu sınırlar dahilinde gerçekliği kavrar, bu sınırlar içinde ve yalnız bu sınırlar içinde düşünürüz. 

Bir dilin sunduğu kelimeler, ifadeler ve deyimler, bize dünya hakkında belirli bir perspektif sunar ve biz de bu perspektifin içinde yaşarız. Farklı dillerde, aynı olay veya nesne farklı kelimelerle ifade edildiğinde ve bunu öğrendiğimizde, o olay veya nesneye dair algılarımız da değişir.

Dilin çizdiği sınırları görmek, görmeyi denemek, onu bir canlı olarak kabul etmenin ve onunla dans etmenin ilk adımıdır.

Hissettiği duyguları açıklığa kavuşturamayan sıradan bir yirmili yaşlardaki insanın bu hislerini dışa vuramayışı, her zaman bireyin kendi iletişim eksikliğinden kaynaklanmaz; bazen de bu durum, anadilindeki kelime ve ifade zenginliğinin yetersizliğinden kaynaklanabilir.

Kimi zaman, içsel deneyimlerimizin derinliği ve karmaşıklığı, dilin sunduğu sınırlı imkanlarla tam olarak aktarılamaz. Duygular, çok katmanlı ve nüanslıdır; ancak bazen anadilimizde bu duyguları ifade edebilecek yeterli kelimeleri veya ifadeleri bulamayabiliriz. Özellikle 20'li yaşlarında bizler, hayata dair birçok karmaşık duygu ve düşünceyle yüzleşirken, bu duyguları tarif etmekte zorluk çekebiliyoruz. Bu durum, bizim içsel dünyalarımızdaki zenginliği ve derinliği dışa vurmakta güçlük yaşamamıza neden olabiliyor.

Çünkü düşüncelerin ve hislerin sınırları, sadece bireysel deneyimlerimizle değil, aynı zamanda yaşadığımız kültürün dil yapısıyla da şekilleniyor. Belki de anadilimizde, derin ve endemik bir hüzün, sevinç ya da özlem hissettiğimizde buna karşılık gelen uygun kelimelerin ya da ifadelerin eksikliği, hissettiklerimizi yeterince açıklayamamamıza sebep oluyordur.

Mesela günümüz şartlarında ''Chill'' sözcüğü büyük bir anlam bütünlüğünü sırtlamış orada duruyorken; rahatlıkla hepimiz kendimizi ya da an'ımızı açıklamak üzere onu kullanabiliyoruz ancak Danca'da öyle bir sözcük var ki Danimarkalıların %47'si bu kelimenin tercüme edilemeyeceğini, %31'i de bu kelimenin ifade ettiği kavramın ancak ve ancak Danimarka'da deneyimlenebileceğini söylüyor.

Hygge.

Derin felsefesini meraklı okurlar araştırabilirler ama kendi araştırmalarımdan sonra söyleyebilirim ki:

''Chill sözcüğünün yandan yemişi.''

Şaka yapıyorum.

''Mutluluğun bilinçli bir seçim olduğunu bilen bir zihin düzeyinde; mutluluğu, bir anda kolaylıkla bulabilme sanatı.'' diye çevirirdim Hygge'yi.

Başka bir örnek verip pekiştirecek olursam:

Mono no aware (物の哀れ), Japonca'da hayatın ve dünyanın geçici doğasından kaynaklanan hüzünlü farkındalığı ve bu geçicilikte bulunan derin güzelliği ifade eden bir kavram.

Hisseden olur mu bilmem! Ama olur da benzer bir hisle karşılaşırsa anadili Türkçe olan birinin bunu ifade etmekte zorlanabileceğini bilirim!

Sözüm o ki sözcükler çok dans edilesi.

''A rose by other name would smell as sweet'' demiş Shakespeare mesela.

Ben de, Yaş Anlamlı Sözcükler'den bahsedeceğim şimdi.

Metni buraya getirene kadar bir sözcüğün ideasını dilimize nasıl döktüğümüzden bahsettim.

Yaş anlamlı sözcüklere giriş yapacağım metnin devamındaysa; o ideaya hangi açıdan baktığımızı dahi anlatmanın bir yolu olduğunu ve bu yolun Türkçeyle nasıl el ele yürüdüğünü anlatacağım.

Türk Dil Kurumu'na (TDK) göre, "yalnızlık" sözcüğünün anlamı:

Yalnız olma durumu, kimse bulunmama durumu.

İdeasını temel, basit ve güvenilir haliyle anladığımız bu sözcüğe şimdi farklı perspektiflerden bakalım.

Yalnızım.

Kendi kendimeyim.

Tek başımayım.

Yalnız başımayım.

Tek tabancayım.

Tekim.

Bir başımayım.

Yapayalnızım.

Kendi halimdeyim.

Münzeviyim.

İzoleyim.

Kabuğuma çekildim.

Kimsesizim.

-Ardı ardına okumak duyarlı okuyucularda yazar adına anlatması güç birtakım hisler uyandırmış olabilir ve eklemek isterim ki girizgahta da bahsettiğim gibi belki de bu hisleri anlatmak için dünyanın bir yerinde çoktan bir sözcük kullanılıyor olabilir. Örneğin Budist Felsefenin önemli kavramlarından biri olan ''Mudita.'' Pali ve Sanskrit dillerinde; başkalarının başarılarına, mutluluğuna ve iyi şansına sevinme kapasitesidir. Bu, kıskançlık veya haset duygularının yerine, içten bir sevinç duygusunu içerir.-

En basit tanımıyla tanıdığımız bu sözcüğü ifade etmenin birkaç yolunu saydım ve fark ediliyor ki hepsinin ifade ediliş şekli sözcüğün ideasına o an hangi perspektiften baktığımızın ipuçlarını veriyor.

İşte ben bunlara Yaş Anlamlı Sözcükler diyorum. Bir sözcüğü ne kadar hüzünle kaplayacabileceğimizi, ne kadar gözü yaşlı söyleyebileceğimizi sınadığımız bir alanda.

Örneğin yukarıda saymadığım ''Bir canımayım.'' ifadesi yalnızlık ideasını ifade etmenin en alaturka ve sanırım en hüzünlü yolu oluyor.

Zamanında bir kafede yalnızlığından şikayetçi olan bir uzaktan tanıdığımla konuşurken verebildiğim bütün tavsiyeleri vermiş ve hızla geri çevrilmiştim. Ne zaman ki o sohbetin çift taraflı ilerlemediğini ve sohbet partnerimin tek gayesinin doluluklarını benim üzerime boşaltmak olduğunu anladım ''Yalnızlığından şikayetçiysen yalnızlığa bakış açını değiştirebilirsin.'' diyerek masayı terk ettim.

Yalnızlığınızdan şikayetçiyseniz ivedilikle yalnızlığa bakış açınızı değiştirin.

Eğer elim varmadıysa ve sizin problemli olduğunuz o sözcüğe dair bir tavsiye veremediysem de basit;

Problemli olduğunuz sözcüğe bakış açınızı değiştirin.

Ne kadar yaş anlamlı,

O kadar kötü.




Yorumlar

Popüler Yayınlar